Türkiye’nin su ürünleri üretiminde 2024 yılı hem nicel hem de yapısal değişimlerin öne çıktığı bir dönem olarak kayıtlara geçti. Toplam üretim, bir önceki yıla göre %7,6 oranında azalarak 933 bin 194 ton düzeyine geriledi. Bu gerileme özellikle avcılık yoluyla elde edilen deniz balıklarında ve genel deniz ürünleri avcılığında yaşanan keskin düşüşten kaynaklandı. Öte yandan, yetiştiricilik yoluyla üretimde gözlemlenen artış, bu alandaki dönüşümün sürdüğünü gösteriyor. Türkiye su ürünleri sektörü, denizlerdeki sürdürülebilirlik baskısı ve iklim değişikliğinin etkisiyle avcılıktan yetiştiriciliğe doğru belirgin bir kayış yaşıyor.
AVCILIK YOLUYLA ÜRETİMDE KESKİN DÜŞÜŞ
2024 yılı itibarıyla avcılık yoluyla yapılan toplam su ürünleri üretimi 356 bin 70 ton oldu. Bu rakam, bir önceki yılın oldukça altında. Avcılıkla elde edilen deniz ürünleri üretiminde %23,3’lük ciddi bir düşüş yaşanırken, iç su ürünleri avcılığı ise neredeyse yerinde sayarak yalnızca %0,2 oranında arttı.
Bu düşüşte çeşitli faktörlerin etkili olduğu söylenebilir:
Denizlerdeki av baskısı ve balık stoklarının azalması
İklim değişikliğine bağlı su sıcaklığı artışı
Deniz kirliliği ve kıyı ekosistemlerinin bozulması
Av sezonlarında yapılan kısıtlamalar ve denetimlerin sıkılaştırılması
Bu nedenlerle, avcılıkla balık elde etmek zorlaşmakta ve ekonomik olarak da eski verimliliğini kaybetmektedir.
DENİZ BALIKLARINDA EN FAZLA HAMSİ AVLANDI
2024 yılında 290 bin 68 ton deniz balığı avlandı. Türlere göre değerlendirildiğinde hamsi, açık ara en fazla avlanan tür oldu. 153 bin 175 tonluk üretimiyle toplam deniz balığı üretiminin yarısından fazlasını oluşturdu. Hamsiyi sırasıyla palamut (49 bin 278 ton) ve sardalya (17 bin 818 ton) izledi.
Bu tablo, Türkiye deniz balıkçılığının belli başlı birkaç tür üzerinde yoğunlaştığını ve biyoçeşitliliğin ticari anlamda sınırlı kaldığını gösteriyor. Hamsinin çok avlanması bir yandan ekonomik anlamda olumlu gibi görünse de aşırı avcılık sonucu stokların sürdürülebilirliği tartışmalı hale geliyor.
YETİŞTİRİCİLİKTE ARTIŞ: GELECEĞİN UMUDU
Tüm üretim içinde asıl dikkat çeken gelişme, yetiştiricilik alanındaki %3,7’lik artış oldu. 2024 yılında 577 bin 124 tonluk üretimle, su ürünleri üretiminin %61,8’i yetiştiricilik faaliyetlerinden sağlandı. Yani artık Türkiye’de tüketilen balıkların çoğu doğrudan doğadan değil, kontrollü koşullarda yetiştirilen üretim tesislerinden gelmektedir.
Yetiştiricilik üretiminin 405 bin 742 tonu denizlerde yapılırken, 171 bin 382 tonu iç sularda gerçekleştirildi. İç sularda alabalık (170 bin 905 ton) en fazla yetiştirilen tür olurken, denizlerde levrek (165 bin 55 ton) ve çipura (155 bin 279 ton) öne çıktı.
Bu durum, üç önemli gelişmeye işaret etmektedir:
Yetiştiricilik altyapısının yaygınlaştığı ve ekonomik değerinin arttığı
İhracat potansiyeli yüksek türlerin (özellikle levrek ve çipura) planlı şekilde üretildiği
Geleneksel avcılığın azalmasıyla birlikte kontrollü üretime geçişin hızlandığı
GENEL TREND: AVCILIKTAN YETİŞTİRİCİLİĞE DOĞRU KAYIŞ
2015-2024 dönemi incelendiğinde su ürünleri üretiminde dalgalı bir seyir izlendiği görülüyor. Ancak özellikle son yıllarda avcılıkla elde edilen miktarların azalması ve yetiştiricilik üretiminin düzenli olarak artması, sektörün yapısal bir dönüşüm geçirdiğini ortaya koyuyor.
Bu geçiş süreci hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor:
Fırsatlar: Kontrollü üretim sayesinde ürün kalitesi artıyor, ihracat gelirleri yükseliyor, stok baskısı azalıyor.
Riskler: Aşırı yoğun üretim çevresel sorunlara yol açabilir; su kaynaklarının kirlenmesi, balık hastalıkları ve biyolojik çeşitliliğin daralması gibi sorunlarla karşılaşılabilir.
VERİLERİN KAYNAĞI VE ÖNEMİ
Bu veriler, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Tarım ve Orman Bakanlığı (TOB) tarafından ortaklaşa yürütülen kapsamlı araştırmalara dayanıyor. Özellikle deniz balıkları ve diğer deniz ürünleri avcılığı, Aylık Büyük Balıkçı Deniz Ürünleri Avcılığı Araştırması ve Sezonluk Küçük Balıkçı Araştırması ile takip ediliyor. İç su ürünleri ve yetiştiricilik verileri ise doğrudan TOB tarafından derleniyor.
Bu istatistikler yalnızca sektör temsilcileri için değil, aynı zamanda çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve kırsal kalkınma politikaları açısından da büyük önem taşıyor.
SONUÇ: YENİ BİR DENGE ARAYIŞI
2024 yılı su ürünleri verileri, Türkiye’nin denizlerden elde ettiği ürünlerin giderek azaldığını, buna karşılık yetiştiriciliğin yükselen bir çözüm olarak öne çıktığını gösteriyor. Ancak bu geçişin sürdürülebilir şekilde yapılması hem doğanın korunması hem de balıkçılık ekonomisinin devamlılığı açısından kritik önemdedir.
Gelecek yıllarda su ürünleri sektöründe daha planlı, bilimsel ve çevre dostu politikaların uygulanması zorunludur. Aksi takdirde ne denizlerden ne de çiftliklerden beklenen verim elde edilebilir. Türkiye’nin bu konuda attığı adımlar hem ülke ekonomisi hem de gıda güvenliği açısından belirleyici olacaktır.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar