2024 yılında Türkiye, yurt dışından 314.588 kişilik bir göç alımı gerçekleştirdi. Önceki yıla kıyasla bu rakamda %0,6’lık hafif bir azalma var. Bu azalma, Türkiye’ye olan göç talebinin genel olarak istikrarlı kaldığını ama büyük bir artış trendinde olmadığını gösteriyor. Gelenlerin %54,5’ini erkeklerin oluşturması, ekonomik amaçlı iş göçünün ağırlıklı olduğunu düşündürüyor. Çünkü iş arama ve istihdam genellikle erkeklerde daha yaygın olabiliyor.
Türkiye’ye gelenlerin yaklaşık üçte biri Türk vatandaşı, üçte ikisi ise yabancı uyruklu. Bu da Türkiye’nin sadece vatandaşlarının değil, özellikle bölgesel yakın ülkelerden gelen göçmenlerin de tercihi olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan gibi Türk dili konuşan ülkelerden gelenlerin sayısının yüksek olması, dil ve kültürel yakınlığın göç tercihlerini belirleyen önemli faktörler olduğunu gösteriyor.
Yaş gruplarına baktığımızda, Türkiye’ye gelen göçmenlerin ağırlıklı olarak 20-29 yaş arasında olduğunu görüyoruz. Bu yaş grubundaki bireylerin eğitim veya iş arama amacıyla göç etmeleri oldukça doğal. Türkiye, genç nüfusu ve dinamik ekonomisiyle bu grubu çekiyor. Ancak burada önemli olan, bu gençlerin entegrasyonunun sağlanması, eğitim ve iş olanaklarının artırılması. Aksi halde, nitelikli iş gücü potansiyeli kaybolabilir veya sosyal sorunlar ortaya çıkabilir.
Türkiye’den Göç: Büyük Düşüş, Ancak Hâlâ Yüksek Rakamlar
2024 yılında Türkiye’den yurt dışına göç eden kişi sayısı %40,6 gibi ciddi bir oranda azalarak 424.345’e düştü. Bu azalış, ekonomik koşulların, siyasi istikrarın ya da uluslararası seyahat kısıtlamalarının etkisiyle açıklanabilir. Ancak hâlâ oldukça yüksek bir rakam olması, Türkiye’nin genç nüfusunun önemli bir kısmının iş, eğitim veya yaşam kalitesi arayışıyla yurt dışını tercih ettiğini gösteriyor.
Burada dikkat çekici nokta, göç edenlerin %55,7’sinin erkek olması ve büyük bölümünün yine genç yaşlarda (özellikle 25-29 yaş arası) olması. Bu durum, beyin göçü sorununun devam ettiğine işaret ediyor. Türkiye, genç ve eğitimli nüfusunu tutmak için iş fırsatları, yaşam standartları ve sosyal politikalar geliştirmek zorunda.
İstanbul’un Çifte Göç Yükü: Hem Gelen Hem Gidenlerin Merkezi
Türkiye’nin en kalabalık ve ekonomik açıdan en gelişmiş ili İstanbul, 2024’te hem gelen göçün %32,8’ini hem de giden göçün %34’ünü oluşturuyor. Bu veri, İstanbul’un bir yandan fırsatlar sunan cazibe merkezi olduğunu, öte yandan da göçün yoğun yaşandığı bir metropol olduğunu ortaya koyuyor.
İstanbul’un göçmenler için çekim merkezi olması, kentleşme sorunlarını derinleştirebiliyor. Konut fiyatlarındaki artış, trafik ve altyapı sorunları, sosyal hizmetlere olan talebin artması gibi etkiler göçle birlikte büyüyor. Öte yandan İstanbul’dan göç edenlerin de yüksek olması, burada yaşayanların daha iyi yaşam koşulları arayışıyla başka ülkelere veya illere yöneldiğini düşündürüyor.
Bölgesel Dinamikler: Yabancı Uyruklu Göçmenlerin Ülke Profili
Türkiye’ye gelen yabancıların büyük kısmını Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Türk Cumhuriyetleri vatandaşları oluşturuyor. Bu durum, Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve dilsel bağlarının göçü şekillendirdiğini gösteriyor. Aynı zamanda, Türkiye’nin bölgesel ekonomik ve siyasi merkez rolü üstlenmesi göçü besliyor.
Öte yandan, Türkiye’den ayrılan yabancılar arasında Irak, Afganistan ve İran gibi ülkelerden gelenlerin fazla olması, bölgedeki siyasi istikrarsızlık ve ekonomik zorlukların Türkiye’deki göçmenlerin kalıcılığını zorlaştırdığına işaret ediyor.
Türkiye İçin Göçün Uzun Vadeli Yansımaları ve Politikalar
2024 göç istatistikleri, Türkiye’nin göç alan ve göç veren bir ülke olarak dinamik bir yapıya sahip olduğunu bir kez daha gösteriyor. Göçmenlerin çoğunluğunun genç ve çalışma çağında olması, Türkiye’nin ekonomik büyümesi ve işgücü ihtiyacı için fırsat sunuyor. Ancak bu potansiyelin değerlendirilebilmesi için göçmenlerin entegrasyonu, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimi, yasal statülerinin netleştirilmesi şart.
Diğer yandan, gençlerin önemli bir kısmının yurt dışına göç etmesi, Türkiye’nin insan sermayesi açısından risk oluşturuyor. “Beyin göçü” nün önüne geçmek, nitelikli iş imkânları yaratmak ve yaşam kalitesini artırmak kritik.
Büyük şehirlerin göç yükünü taşıması, kentsel planlama ve sosyal hizmetlerin güçlendirilmesini zorunlu kılıyor. İstanbul başta olmak üzere, Ankara, İzmir, Antalya gibi illerde altyapı yatırımları ve sosyal uyum programlarının hızlandırılması gerekiyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin göç yönetiminde dengeyi sağlaması hem ekonomik hem de sosyal sürdürülebilirlik açısından önemli. Bölgesel iş birliği, yasal düzenlemeler ve kapsayıcı politikalarla göç hareketlerinin olumlu etkileri artırılabilir, riskler minimize edilebilir.
Kaynak: TÜİK
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar