Aylardır hatta yıllardır süren tarım ürünlerinde yaşadığımız fiyat arışları maalesef devam ediyor. Tanzim satış mağazaları, marketlerin denetimi gibi önlemler sonuç vermedi ve önlemler gündem oluşturmaya devam ediyor.

Yaklaşık bir ay önce sadece araştırma yapmak için Antalya’ya gittim ve sebze meyve ürünlerinde yaşanan gelişmeleri yerinde analiz yapma imkanını buldum. Bu süreçte üretici, komisyoncu ve tüccarlarla detaylı olarak görüşmeler yaptım. Edindiğim bilgileri paylaşmaya çalışacağım.

Üreticiden başlayacak olursak; çiftçi üretim maliyetlerinin yüksekliği, tohum, fide, ilaç, mazot gibi giderlerin astronomik olarak arttığını hatta ekim yapmamak yapmaktan daha rantabl olacağını vurgulamakla kalmayıp bazı sebze ve meyvelerin satış fiyatından çok toplama maliyetinin yüksek olduğunu ifade ettiler. Önlem olarak da mazottan KDV alınmamasını, kredi faizlerinin silinmesi ve borçların uzun vadeye yayılması önerisinde bulundular. Hatırlayacağınız üzere bir haber programda bir üretici, limon bahçesinde ağaçtaki limonları kendi başına toplayıp çürümeye terk etmişti ve ürünü 1 TL ye satamadığını, toplama bedelinin de satış fiyatının üzerinde olduğundan bu yolu seçtiğini izlemiştik. Bugünlerde >İstanbul’sa limon fiyatı 8-10 TL civarında seyretmektedir. Bu kadar fark nereden geliyor, araştırarak cevap aramaya çalıştım.

*İlk aşamada üretici malını toptancı halde komisyoncuya getiriyor ve o günkü piyasa fiyatları ile malı komisyoncu tarafından satılıyor. Piyasa fiyatları ise komisyoncu ve tüccarlardan oluşan bir kurul tarafından belirleniyor. Başka bir deyişle komisyoncudan mal alan bir tüccar sabahın erken saatleri olduğu için piyasa fiyatları oluşuncaya kadar aldığı malın fiyatını bilemiyor. Saat 10.00 da kurul tarafından belirlenen fiyatla kendilerine fatura ediliyor.

Konuyu dağıtmadan üreticiye dönelim hale gelen ürün, piyasa fiyatlarından bir tüccara veya başka bir tüketiciye satılıyor. Satış bedeli üzerinden çiftçiden komisyon, hal rüsumu, KDV gibi giderler kesildikten sonra kendisine geri kalan tutar komisyoncu tarafından ödeniyor. Yaklaşık çiftçiden kesilen bedelin oranı %14 ü buluyor.

Komisyoncudan malı alan bir tüccar ise ürünleri deposuna dökerek ambalaj yapıp satışa hazır duruma getirdikten sonra tüketici bir hale (İstanbul, Ankara, İzmir gibi) anlaşmalı olduğu bir komisyoncuya sev ediyor. Tabii ki nakliye bedeli mazot fiyatları nedeniyle oldukça yüksek gerçekleşiyor. Ayrıca yaş sebze ve meyve olduğu için örneğin Antalya’dan İstanbul’a gelene kadar %20 civarında fire veriyor. İstanbul haline anlaşmalı komisyoncuya gelen mal is o günkü arz ve talep dengesi ile oluşacak fiyata marketlere, pazarcılara veya diğer tüketicilere satılıyor. Tabii bu arada komisyoncu komisyonunu alıyor, hal rüsumu gibi giderler tüccardan kesiliyor. Yani ambalaj, işçilik, kira, nakliye, komisyon vergi gibi giderler bu defa tüccara fatura ediliyor. Başka bir ifade ile ürün maliyeti yükselmeye devam ediyor.

İstanbul halinden ürün alan bir market ise mağazasına kadar olan nakliye bedelini, işçilik, kira gideri, personel gideri gibi maliyetleri üslenmek zorunda kalıyor. Marketlerde ürün seçilerek alındığından fire oranını da unutmamak gerekir. Tüm saydığım maliyetler ürün fiyatına eklendikten sonra market karı da ilave edilerek ürünün son tüketiciye satış fiyatı oluşuyor.

Ancak oluşan bu fiyat üretici fiyatı baz alındığında 4-6-5 katına kadar çıkabiliyor. Bilgilerine başvurduğum iş insanları özellikle nakliye bedelinin çok yüksek olduğunu belirterek çözümün olmadığı kanaatlerini belirtiyorlar.

Basit bir hesap yapacak olursak; Antalya’da masraf %14+ İstanbul’da tüccarın ödediği masraf %10 olsa bile toplamda %24 oranında bir ek maliyet oluşmaktadır. Tabii ki nakliye bedeli hariç. Çözüm olarak üreticiden tüketiciye ulaşabilecek bir yol haritası uygulandığı taktirde yaklaşık %25 civarında bir tasarruf söz konusu olacaktır. Yaptığım araştırmalarda zincir marketlerin tarladan veya bahçeden aldıkları ucuz malı satış fiyatlarına yansıtmadıklarını, piyasa fiyatıyla son tüketiciye ulaştırdıkları bilgisine de ulaştım.

Baklagillerde ise ithalatla ihtiyacımızı karşılamaya devam ediyoruz. Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle buğday sıkıntısı çekebileceğimiz ihtimal dahilindedir. Yani ekmek fiyatları artacaktır.T.M. O tarafından çiftçiden alınan bedelin üzerinde fiyatla yurt dışından tedarik yapıyoruz. Dolayısıyla çiftçilerimize verilen devlet destekleri arttırılmalı ekilmeyen bir karış toprak bile kalmamalıdır.

Uzun sözün kısası sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikası zaman geçirilmeden uygulamaya alınmalıdır.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist