Bir yılı aşkın bir süreden bu yana gündemden düşmeyen hayat pahalılığı, özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız başta olmak üzere hepimizi ekonomik yönden olumsuz şekilde etkilemeye devam ediyor. Hükümet yetkililerinin açıklamalarına göre yıl sonunda enflasyon yükselişini durduracak ama maalesef bugüne kadar bu konuda yapılan tahminler hiç sonuç vermediği için inandırıcı gelmiyor. Öncelikle gıda enflasyonu ve hayat pahalılığı çarşıda, markette, pazarda kendini gösterdiği için artık kilo yerine tane veya gramla alışveriş dönemi başladı.

Hayat pahalılığı ve enflasyonun sebeplerinden biri döviz kurlarının yükselmesidir. Hükümetin uygulamaya koyduğu yeni ekonomik modelin bir gereği olarak Eylül 2021 de başlayan düşük faiz uygulamasıyla birlikte tasarruf sahiplerinin doğal olarak kendilerini enflasyondan korumak ve en yüksek gelir elde etmek amacıyla dövize olan talebin artmasıyla birlikte yükselişe geçen enflasyon bugüne kadar maalesef artışını sürdürdü ve bu da alım gücümüzün düşmesine sebep oldu.

Faiz konusunda millet olarak manevi değerlerimizin de etkisiyle hepimiz çok hassas bir yapıya sahibiz ve hiçbir vatandaşımızın faizin yüksek olmasını kabul etmediği hatta sıfıra inmesini istediği de bir gerçektir. Ancak ekonomi bilimi entegre çalışır ve bileşenlerden oluşmaktadır. Faiz de ekonomi biliminin bir ögesidir. Ekonomi yönetimi ise ekonomik ögelerin dengede tutulması ile başarılı olabilir. Politika faizini düşürme yoluna giderken tasarrufların dövize kayacağı için kurların yükseleceği aşikardır ve kurların yükselmesini önleyebilecek rezervlere sahip olmamız gerekir. Yani faizleri düşürmeden önce yeterli döviz rezervimiz olsaydı T.C. Merkez bankası, diğer bankalar aracılığıyla piyasaya gerekli müdahaleler yapılır ve dövizin tırmanışı önlenebilirdi. Burada amacın ekonomi yönetimini suçlamak asla değildir. Çünkü kamuoyunda uzun süre gündemde tutulan 128 milyar dolar konusu bunun için kullanılmış, âmâ yetmemiştir. Devam eden süreçte de kurlara müdahale için yaklaşık ayda 10 milyar dolar kullanılmıştır.

Çeşitli kesimler tarafından eleştirilen kur korumalı mevduat sistemi kısa vadede çözümdür. KM olmasaydı dolar nerelere gelirdi, enflasyon oranı kaç olurdu, domatesi kaç TL ye yiyebilirdik gibi soruların cevabını vermek çok zordur. Ancak KKM nin sonunda ne olabilir sorusuna da önlem almak gerekir. Şimdilerde dolar kuru birkaç aydan bu yana 18,60 TL civarında tutulmaktadır ve bunda KKM nin mutlaka etkisi vardır. Yani müdahale, KKM gibi enstrümanlarla döviz kurları kontrol altındadır ama bu enstrümanlar sona erdiği zaman doğabilecek olumsuzluklar için şimdiden önlem alınmalıdır. Kur korumalı mevduat sistemi bildiğiniz gibi Aralık 2023’e kadar uzatılmasına rağmen dolar kurunun sabit kalmasından dolayı katılım azalmış, ilk defa geçtiğimiz ay KKM hesaplarında düşüş görülmüştür.

Hayat pahalılığını önlemek için hükümet de birtakım önlemler almaya devam ediyor. Bunlardan en çok öne çıkanı yapılan sosyal yardımlardır. Fakir ve muhtaç ailelere doğalgaz yardımının detayları çalışma ve sosyal yardım bakanı tarafından açıklanmış ve fiilen de yardım paraları hesaplara yatmıştır. Diğer taraftan doğalgaz için hükümet faturaların %80 inini sübvanse etmesine rağmen bazı ailelerimiz faturaları ödemekte zorlanmaktadır.

Enflasyonun yüksek olması, hayat pahalılığının artması, alım gücünün düşmesi ülkemizde yoksulluk oranını arttırmış, bazı dar gelirli ailelerimiz de bunun sonucu olarak beslenme alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalmışlardır. Çocuğunun okul çantasına gerekli yiyecekleri koyamayan, et ve süt gibi gıda ürünlerine ulaşamayan, ucuz alabilmek için halk ekmek sıralarında bekleyen, öğün atlayan aileleri yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Ancak gerekli besin maddelerini alamayan kimselerin başta obezite olmak üzere ileride çeşitli sağlık sorunları ile karşılaşma olasılığı da bu durumda yükselmektedir. Yani hayat pahalılığı toplumsal sorun haline gelmiştir. TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranları inandırıcılığını kaybetmiş, gerçek enflasyon verilerin neredeyse iki katına yükselmiştir. Çünkü her kimsenin yaşadığı, algıladığı enflasyon oranı farklılık gösterebilir. Bir asgari ücretli vatandaşın gıda harcaması ile zengin bir vatandaşın hissettiği enflasyon oranı farklıdır. Çünkü her iki kesimin gıdaya harcadığı miktar arasında uçurum olabilir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım olumsuz gelişmeler sonucun vatandaşalar artık markete, pazara gitmeye korkar hale geldi ve birçoğu alışverişten ziyade gezmek için alışveriş yerlerini ziyaret etmeye başladı.

Yukarıdaki tablo karşısında ücret ve maaşlar her geçen gün erimeye devam ediyor. Bu durumda asgari ücret 20,000 TL olsa ne olur? Önemli olan asgari ücretin miktarı değil, alım gücüdür. Çünkü bugüne kadar olduğu gibi alınan zamlı maaşlar kısa sürede yüksek seyreden enflasyon nedeniyle eriyip gitmektedir.

İstanbul’da bir mahalle kasabında kırmızı etin kilo fiyatı 120 TL ile 230 TL arasında değişiyor… Aynı kasapta tavuk eti fiyatları ise 34 TL ile 80 TL aralığında. Aynı semtte bir balıkçı dükkanındaki fiyatlar da cep yakar vaziyette…

Hamsinin kilosu 30, mezgidin kilosu 80, çinakopun kilo fiyatı ise 90 lira. Aynı balıkların kilo fiyatı pazarda da sırasıyla; 30-50-70 TL…

Bazı temel gıda ürünlerinin pazar ve marketteki satış fiyatları şu şekilde:

                                           MARKET FİYATI (TL)                      PAZAR FİYATI (TL)

Karnabahar                                 25                                                         15

Lahana                                         6                                                            10

Havuç                                           9                                                            10

Mantar                                        20                                                           15

Domates                                      20                                                           15

Fasulye                                        33                                                            20

Pırasa                                           20                                                            15

Salatalık                                       20                                                            15

Patates                                         10                                                             7

Soğan                                            10                                                           12,5

Sarımsak                                       10                                                           10

Patlıcan                                         19                                                           13

Kapya biber                                  40                                                           30

Yeşil biber                                     20                                                           15

Muz                                                17                                                           18

Mandalina                                    15                                                            15

Portakal                                        17                                                            15

K.Elma                                          15                                                            15

Özellikle kış sebzeleri ve meyveleri görüldüğü üzere 15 TL’den aşağı bulunmamaktadır.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist