Birkaç yıldan beri kamuoyunun gündeminde olan ve ÇILGIN PROJE olarak adlandırılan kanal İstanbul projesi ilgili bakanlık tarafından imzalandı.

Birçok kesimin karşı çıkarak yapılmasını istemediği proje için halkın oylarına başvurulması gerektiği inancını taşıyorum.

Söz konusu proje için maliyet hesapları 55 milyar dolar olacağını gösteriyor. Bugünkü kur ile 440 milyar TL oldukça yüksek bir rakam olduğu kesin.

Projenin çeşitli bilim insanları tarafından yapılan değerlendirmelerinde binlerce ton hafriyat çıkacağı, deprem konusunda zarar vereceği, binlerce dönümlük arazinin yok olacağı, su kaynaklarının olumsuz etkileneceği defalarca yazılıp çizildi.

Projede en önemli etken ise Montrö Boğazlar sözleşmesinin hükümlerinden çıkılacağı endişesidir.

Antlaşmalar.com sitesinden aldığım bilgi aşağıdaki gibidir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Önemi

Türkiye, boğazlar üzerindeki egemenliğini ve bağımsızlığını engelleyen hükümler kaldırtmış, boğazlar konusunda tam bağımsız hale gelmiştir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ülkemizin Sovyet ile ilişkilerinde ayrılığa sebep olan bir antlaşmadır.

Bu antlaşmanın yapılmasıyla birlikte Türkiye, uluslararası ilişkilerde bir saygınlığa ulaşmıştır.

Bu sözleşme günümüzde süresi dolduğu halde tarafların değişiklik önerisinde bulunmaması sebebiyle hala geçerliliğini sürdürmekte ve devam etmektedir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin dünya barışı açısından önemi oldukça büyüktür.

Bu sözleşme ile Boğazlarda asker bulundurabilecek duruma gelen Türkiye, Doğu Akdeniz’de güçlü bir hale gelmiştir.

Hünkâr İskelesi Antlaşması’ndan beri bir sorun olan Boğazlar, bu sözleşme ile çözüme kavuşmuştur.

Yukarıda da anlatıldığı gibi Montrö sözleşmesi ile Çanakkale ve İstanbul boğazlarının hakimiyeti tamamen bize aittir ve hiçbir başka ülke bu konuda söz sahibi değildir.

Bu durumda Kanal İstanbul yapıldığında sözleşmenin tekrar gözden geçirilmesi gündeme gelebilir. Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının dışında gemi geçişleri için 3. Bir yol açılmış olacaktır. Burada şunu da unutmayalım geçişlerden alınacak ücret de kayda değer rakamlardan oluşacak ve ülkemize gelir getireceği de kesindir. Ayrıca ülkeye de prestij kazandıracaktır.

Fakat en önemli konu bütçe meselesidir. Kanalın yapılmasında ülke olarak yapıldıktan sonra yarar sağlayacaktır. Ama bu kanal nasıl ve hangi parayla yapılacaktır. Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik krizin boyutlar son derece ciddi ve büyüktür. Bu proje hakikaten çılgın projedir ama bugünkü koşullarda yapılması uygun olmadığı kanaatindeyim.

Çünkü salgın nedeniyle bütçe açığımız olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu’da terörle mücadele için, Doğu Akdeniz de deniz sahanlığımızı korumak için, Libya’da yaşanan gelişmeler için harcadığımız rakamlar kayda değer boyuttadır.

Kanalın yapılmasının ertelenmesi için geçerli olan en önemli sebep ise halkımızın gelir düzeyi ve çektiği geçim sıkıntısıdır. Biz Avrupa ülkeleri gibi salgın boyunca esnafımıza çalışanımıza birtakım destekler verdik ama bunların yeterli olmadığı ortadadır.

Diğer taraftan uluslararası risk primimiz tekrar yükseldi. Yani yabancı yatırımcıya oldukça yüksek seviyede ihtiyacımız söz konusu. Çünkü ülkemize döviz girdisi sağlamak zorundayız. Merkez bankası döviz rezervimizin yükselmesi gerekli. Dışarıdan borç almak çözüm olmasa gerek.

Sonuç olarak ülkeye gelir getirecek her yatırıma destek vermeliyiz. Ancak bir iş yapılırken hesap ve mantık bir arada olmalıdır. Kanalın yapılması son derece mantıklı ama hesaplarımız tutmuyorsa riske girecektir. Dolayısıyla bir müddet maddi varlıklarımızı uygun duruma gelene kadar ertelemekte fayda görüyorum.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist

zozcivan@hotmail.com