Ekonomide en zor dönemlerimizden birini yaşıyoruz. İktisat kuralları gereği kur ve faizden biri yükselirse doğal olarak tasarruf sahipleri yükselen unsura kayacaklarından diğeri düşecektir. Ancak biz, döviz kurunun da faiz oranlarının da yüksek olduğu bir dönemdeyiz.

Eylül 2021 den beri  yapılan T.C. Merkez Bankası para politikaları kurulu toplantısında hatırlayacağınız üzere politika faizi 500 baz puan düşürülerek %14 e çekilmişti ve döviz kurları ise yükselme eğilimine girdi.

Faiz ve döviz kurlarının düşmesi veya yükselmesinin ekonominin gidişatı açısından önemini irdelemeye çalışalım;

Faiz düşmesi ekonomi açısından oldukça olumlu gelişmeler sağlayabilir. Ancak gerekli koşullar oluşmalıdır. Faiz oranları düştüğü zaman üretim ve ticari işletmeler açısından kredi maliyetleri düşecek ve eksilen maliyetler fiyatlara yansıyarak pahalılığın önüne geçilecektir. Ülkede üretim yatırımları ve üretim hacmi de artacağından işsizlik azalacak, piyasaya fazla mal arz edileceğinden fiyatlar da düşecek ve enflasyona olumlu yansıyacaktır. Fiyatların düşmesiyle birlikte vatandaşların alım gücü de artacağından alışveriş hacmi de büyüyecektir, yani ekonomiye canlılık gelecektir.

Ancak faizler düştüğü zaman tasarruf sahipleri doğal olarak kendilerine maksimum getiri sağlayabilmek için mevduatlarını dövize çevirmeye yönelecekleri için döviz kurları yükselişe geçecektir. Bu da ithalatı çok olan ve üretimin ara malları ithal girdi ile sağlanan bizim gibi ülkeler için bir kısım fiyatların yükselmesi için neden olabilir.

Döviz kurlarının yükselmesi ihracat yapan üretim işletmeleri için olumlu bir gelişme olabilir. Özellikle ülkeye döviz girdisinin sağlanması açısından üretim ülke ekonomisi için birinci derecede önemlidir. Bu yıl ülke olarak ihracat konusunda hakikaten şahkandık.2021 yılının ilk 9 ayında ihracatımız 156 milyar dolar ile tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı Ancak yükselen döviz kurları nedeniyle üretimde kullanılan ithal girdi oranı yüksekliğinden dolayı üretim maliyetleri de yükselmektedir.

İhracat artarken ithalatı da azaltabiliyorsak mükemmel bir başarı sağlamış oluruz. Türkiye olarak ürettiğimiz ürünlerin hammadde ve yarı mamul olarak yaklaşık %50 sini ithal girdilerle sağlamak durumundayız. İşte üretim girdilerini yerli üretimden sağlayabildiğimiz taktirde hem cari açığımız azalacak hem de döviz girdilerimiz artacaktır. Kısaca ihracatın artması tabii ki önemlidir ama ithalatı da azaltmamız gerektiği kesindir.

Ekonomi yönetimi döviz kurlarının yükselmesine mâni olabilir. Merkez Bankası döviz rezervleri müsait ise, dövizin yükselme eğilimine girdiği dönemlerde T.C. Merkez Bankası bankalar aracılığı ile piyasaya döviz satarak kurların yükselmesini önleyebilir ama döviz olmayınca bu işlem tabii ki zordur ve kurlar da yüksek seyredecektir.

İthalatımız, sadece ara mallardan veya hammaddeden ibaret değildir. Kullanıma hazır ürünleri de ithal etmek durumundayız. Döviz kurları yükselince girdi maliyetleri artacak ve zorunlu olarak tüketim fiyatlarına yansıyacaktır. Yani enflasyon yükselecektir. Dolayısıyla döviz yüksekliği ihracatçıya da zarar verebilir.

Döviz rezervimizin artması için en önemli faktörlerden birisi de yabancı yatırımcıların ülkeye gelmesi, yatırım yapmasıdır. Tabii ki bunun için ekonomi güven endeksimiz yüksek olmalı başka bir deyişle yabancı yatırımcı, ekonomimize güven duymalıdır. Yabancı yatırımcı ülkemize gelirken yatırım bedelini döviz olarak getirecek, ülkede istihdam imkanları sağlayacak, devletin vergi gelirleri de yükselecektir. Yabancı yatırımcılar için bir başka yön de faizler yüksek, döviz düşük olduğu dönemde dövizlerini TL ye çevirip yüksek faiz elde ederek, döviz almaları, kur yükseldiği dönemde tekrar döviz alarak çifte kazanç elde etmeleridir ki ekonomi açısından pek istenilmeyen bir durumdur. Çünkü yabancıların yatırım yapması ve uzun vadeli düşünerek ülkede kalmaları ve sürekli vergi mükellefi olmaları daha verimli olacaktır.

T.C. Merkez Bankasının döviz kurlarının düşeceğini hesaba katarak faiz indirimine gitmesinin mutlaka bir açıklaması vardır. İhracatı arttırarak ülkede işsizliği azaltmak, yurda döviz girdisi temin ederek merkez bankasının rezervlerini yükseltmek amaç olabilir. Çünkü döviz girdisi ihtiyacımız vardır ve gidermek zorundayız. Ayrıca üretim hacmini büyüterek vergi gelirlerimizi arttırmak, ekonomide arz fazlası yaratarak canlılık sağlamak da sağlanabilir.

Vatandaş olarak baktığımızda ise durum son derece vahim gözüküyor. Enflasyon her durumda yükselerek alım gücümüz azalıyor ve fakirleşiyoruz. Bir müddet daha bu tür sıkıntılara katlanmak zorundayız. Yaklaşık iki yıldan bu yana yaşadığımız ve halen mücadelesini verdiğimiz salgın hastalık ekonomide bir takım istenmeyen gelişmelere yol açmıştır ve bunun telafisi zaman alacaktır.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist