Değerli okurlarım

Sizlere bu yazımda iş yaşamından uzak bir konuda yazmaya karar verdim ve kendim de yaşadığım 75-80 yılları arası üniversite öğrenciliğinden bahsedeceğim.

Ülkemiz o dönemde maalesef anarşi olaylarıyla çalkalanıyor ve her evde olmayan renksiz televizyonlarımızı açmaya korkuyorduk. Çünkü her açtığımızda maalesef anarşi haberleri ile karşılaşıyorduk. Anarşinin öncülüğü ise o yıllarda ülkemizde çok az bulunan üniversitelerdi. Vakıf üniversitesi parmakla gösterilecek kadar azdı.

Lise son sınıftan itibaren biz öğrenciler üniversite sınavına hazırlanmaya başlamaktaydık. Dershane sayısı son derece az ve bazı illerimizde de hiç yoktu. Ben Antalya lisesinde iken Antalya’da sadece iki dershane hizmet veriyordu. Tabii ki dershaneye gitmek de her öğrenci için maddi bakımdan geçerliliği yoktu. Aday sayısı 400.000 civarında ama üniversiteye yerleşecek öğrenci sayısı 40.000 civarındaydı. Yani %10 içine girmek zorundaydık. Dershane konusunda şanslı öğrenciler arasına girmeyi rahmetli abimin asteğmen olması dolayısıyla başarmıştım. Çünkü babamın durumu müsait olmadığından dershane paramı abim karşılamıştı. Ortaokul ve lise yıllarımda manavlık, sebze halinde işçilik yaparak ekonomik hayatım da başlamıştı.

O yıllarda üniversite tercihleri sınavda önce 24 seçenek olarak yapılıyor ve tek sınav sistemi uygulanıyordu. Aldığınız puana göre yüksek öğrenim kurumuna yerleştirmeniz yapılıyordu. Ancak üniversitelerde veya akademilerde ve yüksek okullarda kontenjan boşluğu olursa puanınıza göre önce ön kayıt, daha sonra yapılan müracaatlara göre kesin kayıt hakkı kazanılıyordu. Bir diğer konu da üniversite sınavı her ilde yapılmıyordu ve kendimize uygun il seçmek durumundaydık. Anarşiden de neredeyse sokağa çıkmak istemiyorduk.

Birinci sınavda istediğimi elde edemeyince ister istemez ön kayıtla birkaç akademiye başvurmuştum. Bunlardan Uludağ Üniversitesi Balıkesir İşletme ve turizm yüksek okuluna kesin kayıt yaptırmıştım. Amacım burada okumaktan ziyade bir okula kapak atmaktı. Bir taraftan anarşi de hızını kesmeden devam ediyordu ve okula da bir arkadaşımın ön ayak olması ile kayıt yaptırmıştım. Çünkü yüksek öğrenim okulları sağ ve sol olmak üzere çeşitli grupların hakimiyetinde ve kendilerinden olmayanları okula almak istemiyorlardı. Balıkesir’e bir arkadaşımın 3 kişi kaldığı öğrenci evine 4. Kişi olarak beni kabul etmişlerdi ve hepimiz aynı okulda okumaktaydık Öğrenciliğimim 15 günü civarında okula giderken elimde defter kitaptan orada öğrenci olduğumu anlayan ve okulu basmaktan dönen 40-50 kişilik bir grup tarafından darp edildim ve epey bir vücut hasarı olmuştu.

Bu olaydan sadece fiziki olarak değil, psikolojik olarak da negatif yönde etkilenmiştim. Artık Balıkesir’de kalmak zordu ve önce Bursa’ya Dr. amcama muayene olmak için otogara gittiğimde de anarşi kol geziyordu ve birtakım sorgudan geçirilerek otobüse alınmıştım. Bursa’da muayene olduktan sonra gittiğim Antalya’da ikinci üniversite hazırlığı için ders çalışmaya başlamıştım. Ben küçüklükten gelen ticari arzum ağır bastığı için ekonomi okumayı ama herkes gibi İTÜ-ODTÜ-İÜ gibi köklü üniversitelerde okumak ağır basmaktaydı. Bir gün Antalya ‘da ders çalışırken aniden bayılmışım ve aile fertleri epeyce bu durumdan korkmuştu. Kendime geldiğimde hiçbir şeyi hatırlamıyordum.

Tabii ki Antalya’da nörolojiye gittiğimde EEG cihazı olmadığından Bursa’ya Dr. Amcama gelip tedavim başlamıştı. Epilepsi teşhisi konulmuştu.

Daha sonra gene rahmetli abimim askerliği bitmişti ve benim ve yeğenimin üniversiteye girebilmemiz için İstanbul’a yerleşmişti. Ben de Abimin yanına İstanbul’a geldim ve sabahları üniversite hazırlık kuşuna, öğleden sonra da Tahtakale’de tezgahtarlıkla katkıda bulunmaya çalışıyordum ama bir taraftan da Tahtakale bir yerde okul olduğu için bir şeyler de öğrenmiştim.

İkinci sınavda İstanbul Üniversitesi İşletme fakültesini kazanmıştım ve Balıkesir’de yaşadığım olaydan dolayı kayda abimle gitmiştik. Bir taraftan okul diğer taraftan çalışma hayatım devam ediyordu. Ancak bir müddet sonra işyerimden ayrılmak zorunda kalmıştım. Okulu da çok sevdiğim için devam etme zorunluluğu hissediyordum. Okula gidip gelmeye başladım ama neredeyse her gün okulda olaylar eksik olmuyordu. Forum, boykot, toplantı okul basılması nedeniyle devam etmem çok zorlaşmıştı.

Birinci sınıfı bu şekilde atlattıktan sonra 2.sınıfta Tahtakale de hırdavat toptancılığı yapmak üzere dükkân açmıştım. Zar zor da olsa okuldan mezun olduktan sonra tabii ki kısa dönem askerliğimi de tamamlamıştım. Ancak akademik kariyeri çok istememe rağmen maddi şartlar gereği yapamamıştım ama şimdi mutluyum çünkü kızım akademisyen.

Kısaca yaşadıklarımla 70 li yıllarda üniversite öğrenciliğini anlatmaya çalıştım.

Sağlıklı, mutlu günler dilerim.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN