2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaş nedeniyle ülkemize göç etmek zorunda kalan Suriyeli vatandaşların durumu giderek önem kazanmaya başladı. Bu konuda kamuoyunda çeşitli açıklanalar, çeşitli yorumlar gündeme geldi. Son günlerde ise Sn. Cumhurbaşkanı ile Sn. ana muhalefet partisi genel başkanı arasında memleketlerine gönderirim göndermem tartışması yaşanıyor.

Biz Türk milleti olarak son derece iyiliksever, son derece misafirperver insanlarız. Bu vatandaşların savaştan kaçarak bir yerlere sığınma, barınma ihtiyaçları olduğunu kabullenerek yurdumuza gelmelerine engel olamazdık. Ancak geldiğimiz noktada göçmen veya mülteci olan bu vatandaşlar, ülkemizde çeşitli yönlerden sorun oluşturmaya başladı. Göçmen ve mülteci anlamları farklıdır. Mülteci ülkesindeki zorunlu koşullardan (savaş, doğal afet gibi) dolayı ülkelerini terk etmek zorunda kalan kimseler için kullanılır. Göçmen ise hiçbir zorunlu koşul olmaksızın kendi istekleriyle ülke değiştiren vatandaşlara verilen addır. Geçtiğimiz günlerde Hatay   belediye başkanımızın yaptığı açıklamalar konunun önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Belediye başkanımızın  açıklamasını aynen aktarıyorum;

Hatay Belediye Başkanı Savaş, yaptığı açıklamada “Suriyelilere vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı verilmesi büyük hata oldu. Böyle giderse biz azınlığa düşeceğiz. 12 yıl sonra Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Suriyeli olacak. Toprak almaları yasak ama Türk ortakları üzerinden ara senediyle sürekli toprak alıyorlar. Uyarıyorum, Hatay gidiyor.

Reyhanlı’da Suriyeli aday olsaydı seçimi açık farkla kazanırdı. Birçok ilçede denge değişiyor. Türk vatandaşları 12 yıl geçmeden KKTC’de vatandaş olamıyor. Suriyeli niye hemen vatandaş oluyor. Atatürk’ün milli sınırlara kattığı son yer burası. Bu coğrafyada zemin kaygan. Hatay giderse her yer gider. Hatay elden gitmesin diye mücadele veriyoruz. Ancak tek başıma ben çözemem, bu milli mücadeleyi asıl Ankara vermeli. Tanju Özcan Bey (Bolu Belediye Başkanı) kadar sert konuşmuyorum, ama burada durum hiç iyiye gitmiyor.” ifadelerini kullandı.

Sayın belediye başkanı konu hakkında endişelerini dile getirmeye çalışmış. Bugün Hatay’da doğan çocukların %75 i Suriyeli olarak doğuyor. Hatta bir Suriyeli kadının doğurganlık oranı 5.1 olduğu söyleniyor. Sadece doğurganlık değil, bu vatandaşlar 2011 yılından bu yana ülkemizde çeşitli konularda kendilerini gösteriyorlar. Bazıları anarşiye karışıyor, bazıları polisiye olaylarda yer alıyor ve toplum düzenini bozmakla kalmayıp işyeri açan kimselere de rastlıyoruz. Bunların içinde milli gelire katkısı olabilecek olanlar da mutlaka vardır. Meslek sahibi veya kalifiye elemanlar da olabilir. Ancak ekonomik olarak baktığımızda bazı patronlarımız ucuz işçilik sağlamak amacıyla kayıt dışı olarak bunları asgari ücretin yarısına çalıştırmaktadır. Dil bilmemesinden ve çaresizliğinden dolayı ücrete bakmaksızın çalışmak zorunda kalıyorlar.

İktidarla muhalefetin göndeririz göndermeyiz tartışmasına gelince, Sn. Cumhurbaşkanı bunları göndermeyeceğini, ana muhalefet partisi genel başkanı ise gerekli koşulların oluşturulmasıyla memleketlerine geri dönmek isteyeceklerini ve kendi istekleriyle dönebileceklerini ifade ediyorlar. Bunları göndermenin yolu Esat’la görüşmek barışmaktan geçtiği kesindir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması esas alınacağına göre hatta bizim sınır güvenliğimizin de sağlanması için Esat’la barışmak gereklidir.

Suriyeli, sorunu sadece Hatay’da yaşanmamakta yurdun neredeyse her vilayetinde dağılmış konumdadır. Bunlardan bazıları bayramlarda ülkelerine gidip bayram sonunda tekrar gelmektedir. Demek ki ülkemizde yaşamak kendi ülkelerinden daha cazip konumdadır. Bunlardan bazıları Türk vatandaşı olma hakkını aldılar ve oy kullanma hakkını elde ettiler. Suriyelilere verilen destekler konusunda kamuoyunda bilgi kirliliği mevcuttur ve neredeyse vatandaşların büyük çoğunluğu gerçekler dışında yorum yapmaktadırlar.

Suriyeli konusu sadece ülkemizi değil özellikle komşu ülkeler olmak üzere tüm dünyayı etkilemiştir.

Aşağıda e devletten edindiğim Suriyelilere tanınan haklar konusunda doğru bilgileri paylaşmak isterim

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Alt Komisyonu’na sunulan Mart 2022 tarihli rapora göre ülkemizde 3 milyon 632 bin 622 Suriyeli mülteci bulunuyor. Suriyeli mültecilerin 143 bin 382’si 21 ayrı mülteci kampında yaşamını sürdürürken kalanlar Gaziantep, Hatay, Antalya ve İstanbul başta olmak üzere 81 ile yayılmış durumda. Türkiye’nin Suriyeli mültecileri almaya başladığı 2011 yılından günümüze 405.521 Suriyeli mülteci çocuk ülkemizde doğdu. Bugüne kadar 79 bin 820 Suriyeli mülteciye vatandaşlık verilirken bu rakamın 25 bini 19 yaşından küçük. Şu ana kadar Suriyeli mültecilerin 32 bin 199’una çalışma izni verildi. Komisyona sunulan raporda 1 milyon 460 bin Suriyeli mülteci yatakta tedavi görürken 1 milyon 214 bin mülteci ameliyat edildi. Raporda bugüne kadar Suriyeli mülteciler için harcanan paranın 30 milyar dolar olduğu belirtilirken bu rakamın 600 milyon dolarının Birleşmiş Milletler, 850 milyon avrosunun Avrupa Birliği tarafından karşılandığı dile getirildi

Suriyelilere verilen haklar;

*Devlet tarafından ödenen maaş yoktur. Yalınız sosyal uyum yardımı adı altında 155 TL yardım finansörü Avrupa birliği ülkeleridir.

*Seçimlerde oy kullanabilmeleri için T.C. Anayasasının 67. Maddesi gereği 18 yaşını doldurmuş ve T.C. vatandaşı olmalıdır. Bu nedenle Ocak 2022 tarihi itibarıyla ülkemizde bulunan 3 milyon 632 bin 622 Suriyeliden yalnızca vatandaşlık verilen 174 bin Suriyeli oy kullanma hakkına sahiptir.

*Suriyeli öğrencilere %85 i Avrupa birliği, %15 i de devlet tarafından olmak üzere 1200 TL burs verilmektedir.

*Mültecilerin devlet hastanelerinde öncelik kullanması söz konusu değildir. Ancak acil durumlarda herkesin olduğu gibi onlarında önceliği olabilir.

*Elektrik, su gibi giderler devlet tarafından karşılanmamaktadır.

*Suriyeliler devlet memuru olabilmeleri için 657 sayılı kanunda belirtildiği gibi öncelikle Türk vatandaşı olmalıdır.

Bazı otoriteler ülkemizde bir göç bakanlığım kurulması konusunda görüş bildirmektedirler. Ancak söz konusu bakanlığın kurulması, ülkemiz açısından birtakım problemleri beraberinde getirecektir. Bakanlığın kurulması halinde sanki tüm dünyadan göçmemler kabul edeceğimiz ve onların ekonomik ve sosyal yardımların yapılabileceği izlenimini doğurabilir. Dolayısıyla önce kendi vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek esas olmalıdır.

Yukarıdaki yazıda görüldüğü üzere kamuoyunda yanlış bilinen birtakım bilgiler mevcuttur. Bizim en büyük eksikliğimiz okumadan, araştırmadan yorum yapmaktır. Hâlbuki okumadan bilgi sahibi olunmaz, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz, fikir sahibi olmadan tartışmaya girilmez.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist