Ekonomik kalkınmanın en temel ögesi üretimdir ve olmazsa olmaz bir faaliyettir. İhracat, cari açık, istihdam, döviz gelirleri, devletin vergi gelirleri, yabancı yatırımcıların ülkeye gelmesi, yurt dışı pazarlarda rekabet etme koşullarının sağlanması, ithalatın azaltılması gibi birçok etken ihracata bağlı olarak değişim gösterir.

Ancak üretim bilindiği gibi kolay bir süreç değildir. En basit tanımıyla üretim, hammadde ve ara mamullerin gerekli işlemlerden geçirilerek işe yararlı ürün haline getirilmesi şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımdan sonra üretim sürecine değinecek olursak; öncelikle üretimini yapacağınız ürün gereği hammadde, yardımcı malzemeler, ara mallar tedarik etmek ve bunları işlemek için gerekli makine ve teçhizatı kurmak zorundasınız. Bir fabrikanın gerekli makinalar ve teçhizatının kurulması bile belirli bir zaman alacaktır ve bu zaman maliyettir. Makina ve teçhizat kurulduktan sonra yukarıda belirttiğim gerekli hammadde ve ara malları tedarik etmek ve de gerekli olan insan kaynakları organizasyonu yapmak mecburiyetindesiniz. Burada önemli olan insan kaynakları organizasyonudur. Çünkü yapılacak üretimim özelliklerine göre profesyonel ve işi bilen elemanlarla çalışmak hem zamandan hem de kaliteden kazanç sağlayacaktır. Hammadde ve yarı mamul gibi malzemeler ise kalite kontrolünden geçmeden üretime verilmemelidir. Yapılacak en küçük bir hata üretim maliyetlerini olumsuz etkileyeceği gibi en değerli unsur olan zaman kaybına neden olabilir.

Bütün bu işlemler fabrika binasının hazır olduğu varsayımıyla gerçekleştiğini düşündüğümüzde kira gideri devam ediyor, elektrik, doğalgaz, personel gideri gibi masraflar da ilerliyor. Ve her türlü hazırlık bittikten sonra üretim sürecine geçiliyor.

Üretim süreci başlayınca faktörlerin bir araya getirilmesi, üretim aşamalarının geçilmesi sonucu ürün elde etmeye başladığınızda en az 1.5 -2 ay gibi bir zaman harcamakta oluyorsunuz. Ülkemizde hammadde genellikle döviz fiyatlarıyla değerlendiriliyor ve peşin alınıyor. Konjontürel dalgalanmaların olduğu bir dönemde iseniz her gün bir maliyete katlanmak zorunda kalıyorsunuz ve bundan maalesef tasarruf etme imkânınız bulunmuyor. Bir başka konu da üretimde hesapta olmayan maliyet kalemleridir. Bir veya iki personelin mazeretleri nedeniyle işe gelmemesi, herhangi bir makinanın arıza yapması, elektrik ve doğalgaz kesintileri, hammadde tedarikinde sorunlar yaşanması gibi üretim maliyetleri olabilir. Bunların hepsi genel üretim maliyeti olarak değerlendirilir.

Satış aşamasına gelince, ülkemizde satışlar genel olarak (bazı ürün grupları hariç) ortalama dört ay vade ile gerçekleşmektedir. Üretimi yapılan ürünlerin ise aynı gün satılma olasılığı yok denecek kadar azdır. Yani belli bir stok yapmak zorundasınız ve bunun da maliyetine katlanmak mecburiyeti söz konusudur.

Yukarıdaki varsayımlara göre üretilen bir malın aynı gün satıldığını kabul ettiğimizde; iki ay üretim süreci, dört ay da en iyi ihtimalle satışın gerçekleşmesi halinde altı ayda sermayeniz geri dönüş yapacaktır. Ekonomik kriz dönemlerinde bu süre çok uzun bir zaman dilimidir ve çoğu zaman döviz kurlarının oynaklığı nedeniyle kar beklerken zarar da yazabilir.

İşte yukarıda anlatmaya çalıştığım üretim ve aşamaları öncelikle sermaye ve emek isteyen bir süreçtir. Dolayısıyla üretim yapan iş insanlarımızı el üstünde tutmalıyız. Çünkü onlar ülkemizin kalkınmasına önemli bir yeri bulunmaktadır. İhracat, istihdam, vergi gelirleri ve daha birçok fayda iş insanlarımızın çalışmaları sonucunda gerçekleşmektedir.

İş dünyasında ister üretim ister satış işletmesi olsun kendini yenilemediği, teknolojiye ayak uyduramadığı sürece ilerleme kaydetmesi beklenemez hatta geri de kalabilir. Çünkü globalleşen dünyada rekabet şartları her geçen gün ağırlaşıyor ve işletmeler de buna ayak uydurmak zorundadır. Globalleşme sonucu mal çeşitleri, satış şekilleri değişmekle kalmıyor ikame mallar da sürekli çoğalıyor.

İşte her üretim işletmesinin kendini yenilemesi için sermaye yetmezliğinden dolayı ek kaynak yani kredi ihtiyacı kendiliğinden doğmaktadır. Her türlü işletme yönetiminde kaynakların ucuz maliyeti ve doğru kullanımı esasa alınmalıdır.

Ekonomik krizi aşmaya çalıştığımız şu dönemde politika faizlerinin düşük olmasına rağmen kredi faizlerinin yüksekliği daha da ötesi bazı bankaların hiç kredi vermediği bir gerçektir. Politika faizleri %14 e kadar aşağıya çekilmesine rağmen uygulanan sanayi kredileri %38 ile %50 arasında değişmektedir. Daha da ötesi bazı bankalar kredi vermek konusunda olumsuz davranışlar sergilemektedir.

Geçtiğimiz günlerde T.C. Merkez bankası başkanı Sn. Şahap Kavcı oğlu, İstanbul’da sanayi odası mensuplarıyla, Ankara’da ise Türkiye Odalar ve Borsalar birliğinde yapılan toplantılara katıldı ve bu toplantılarda iş insanları sanayi kredilerine ulaşamadıklarını ve maliyetlerin çok yüksek olduğunu ifade edince Sn. Avcıoğlu da “almayın abi almayın” şeklinde cevap verdi. Ayrıca “yurt dışında kayıt dışı 500 milyar dolar para olduğunu bunun %10 u gerçek olsa 50 milyar dolar eder bu para gelse döviz kurları düşer” şeklinde yorum yaptı.

Verilen cevap hakikaten şaşırtıcı ve kabul edilebilir nitelikte değildir. Bir sanayici yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi kredi kullanmak zorundadır ve en ucuz maliyetle kaynak bulmak istemesi de son derece doğaldır. İşletmeler kredi almadan nasıl işlerini devam ettirecekler. İhracat, üretim, istihdam odaklı ekonomi modelinden vazgeçmemiz söz konusu bile olmadığı dönemde üreticilere almayın demek son derece yanlış bir cevaptır. Yapılması gereken devlet bankaları ve özellikle özel bankaların kredi oranlarını düşürmek olmalıdır. Günümüzde bazı bankalarda para sıkıntısından dolayı kredi verilmediği bir gerçektir.

Yurt dışında bulunan kayır dışı paralar konusunda bugüne kadar 8 defa varlık barışı kanunu çıkarıldı. Eğer sayın başkanın dediği doğru ise ki doğrudur burada bir güvensizlik söz konusu olabilir. Kaldı ki yurt dışına giden para bavulla çuvalla gitmeyeceğine göre mutlaka banka aracılığıyla gitmiştir ve bunun takibinin de yöntemleri yetkililer tarafından kullanılarak bu hesaplar açıklığa kavuşturulabilir. Yurt dışında parası bulunan iş insanları ülkemize ve ekonomi yönetimine güvenerek en hızlı şekilde paralarını ülkemize getirerek ekonomiye katkı sağlamaları gerekir. İçinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılar ortadadır. Başkanımız da bu konuda haklıdır ama çözüm getirmek de kendi yetkileri dahilindedir. Çözüm için gerekli organizasyonları zaman geçirmeden ortaya koymalıdır.

Üretim yaparak ihracatı arttıran, istihdam sağlayan, devletin vergi gelirlerini çoğaltan, ülkeye döviz girdisi sağlayan iş insanlarımızın ellerinden öper, saygılar sunarım.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist