Enflasyon ortamına girdiğimiz yaklaşık 1,5 yıldan bu yana önemi bir kat daha artan asgari ücret, emekli ve memur zamları açıklandı. Seçim atmosferine girdiğimiz için EYT sorunu,3600 ek gösterge devlet memurlarının kadroya alınması gibi hayati önem taşıyan konular çözülmeye başlandı. Tüm bunlar için seçim yatırımı diyebiliriz ama vatandaşın (dar ve sabit gelirliler olarak okuyun) yararına olan her girişim taktirle karşılanmalıdır.

Özellikle asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılacak zam oranı aylardan beri merakla beklenilmekteydi. Öncelikle asgari ücrete %54.5 zam yapıldıktan sonra emekli kesim de kendilerine aynı oranda zam yapılacağı beklentisine girdiler. Çünkü hayat pahalılığının artması, enflasyonun yüksek seyretmesi, alım gücünün sürekli düşmesi en çok emekliler kesimini ilgilendirmektedir.

Geçtiğimiz günlerde emekliye verilecek zam oranı %25 olarak Sn. Cumhurbaşkanımız tarafından açıklandıktan bir gün sonra zam oranı %30 olarak açıklandı. Ayrıca en düşük emekli maaşı 3500 TL oldu ve işverenler için prim desteği 250 TL’den 400 TL ye yükseltildi.

Yapılan bu zam oranı ile asgari ücret zammını mukayese edecek olursak;

Asgari ücret yılda bir defa (ekonomide olumsuzluklar olmazsa) belirlenmesine rağmen emekli ve memur zamları yılda iki defa verilmektedir. Ekonomide olumsuzluklar olmayacağı kanaatiyle asgari ücrete yıllık %54.5 zam yapıldı. Emeklilere ise ilk aşamada %30 zam uygun görüldü. Yıl ortasında da yapılacak zam oranının %25 olduğunu varsaydığımızda;1000 TL maaş alan bir emekli yılbaşında %30 artan maaş 1300 TL ye çıkacaktır. Yıl ortasında da 1300 TL maaşa %25 zam verilirse yeni maaş 1625 TL olacaktır. Yılbaşından baz aldığımızda ise total zam oranı %62.5 tur. Yani asgari ücretten yüksek olarak uygulanacaktır. Buraya kadar her şey normal gözüküyor.

Ancak esas önemli konuya gelecek olursak maaş ne kadar yükselirse yükselsin alım gücü önemlidir. Yılbaşı’nda yapılan zamlara baktığımızda yeniden değerleme oranı olan %122,9 oranının baz alındığını görmek mümkün. Burada devler benim enflasyonun %123 diyor ama ücretlilere verilen zam oranı yeniden değerleme oranının yarısı olarak belirleniyor.

İkinci ve en önemli konu ise en düşük emekli maaşının 5500 TL ye çıkarılmasıdır. Asgari ücret adı üstünde bir kişinin geçinebilmesi için verilebilecek en düşük ücreti ifade etmektedir. Fakat uygulamada en düşük emekli maaşının asgari ücrete eşitlenmesi bir türlü gerçekleşmiyor. Her ay açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarına baktığımızda emekli hiçbir şey yemiyor mu? Kira ödemiyor mu? Okuyan çocuğu torunu yok mu? Her kişi gibi tatil yapması mümkün değil mi? Normal bir kişinin beslenmesi için gerekli olan besinleri alamayacak olduğu kesin olmasına rağmen bunların ihtiyaçları sürekli ertelenecek mi? Gibi sorular havada kalmaktadır. Emeklinin ekonomiye katkı sağlamadığı için yoksulluğa mı sürüklenmesi gerekir? Devlet tabi ki vatandaşlarını enflasyon karşısında ezdirmemeli, yaşam koşullarını olumlu duruma getirmelidir ama her dönemde en çok ezilen kesim olan emekliler her zaman sefillik içinde yaşamak zorunda bırakılmaktadır.

Başka bir önemli konu da kamuoyunda intibak yasası olarak bilinen 2000 yılı öncesi ve 2000 yılı sonrasında emekli olanların maaş katsayısındaki adaletsizliğin giderilmesi gereğidir. Çünkü iki emekli kesiminin aldıkları maaş katsayısı neredeyse %50 fark etmektedir. Yukarıda saydığım ve seçim yatırımı da denilen sorunların hepsi çözülmesine rağmen intibak yasası tozlu raflarda yerini almaya devam etmektedir. Ama milletvekili maaşlarının yüksekliği her zaman gündemdedir. Yani emekliye sıra gelince en düşük parametreler uygulanmaktadır.

Yeniden değerleme oranları yukarıdaki grafikte de görüldüğü üzere yıllardan beri enflasyonun üzerindedir. Yani devletin yaptığı zamlar, enflasyonun sürekli üzerindedir. Çünkü zamlar için ÜFE oranları, ücretler için TÜFE oranları baz alınmaktadır ve bu sorunun en kısa sürede çözülmesi gerekir.

Yabancı uyruklu emekliler ülkemize gelip rahatça tatillerini geçiriyorlar ve biz de onları seyretmekle yetinmekteyiz. Çünkü onların parası değerli olduğundan maddi problemleri bizim kadar önemli değildir.

Ülkemizde EYT dahil olunca emekli nüfusu 15 milyon civarında olacaktır. Avrupa ülkelerinde ortalama emeklilik yaşı 65 dir ve bizde de erken emeklilik AB yasalarına uyum gereği yükseltilmeye çalışılmaktadır.

Öte yandan Sn. Cumhurbaşkanımız ekonomide olumsuzluk durumunda emekli ve memur maaşlarına ek zam yapılabileceğini ifade etmiştir. Ancak enflasyonun baz etkisiyle mart nisan aylarına kadar düşük seyredeceği de aşikardır. Seçim atmosferine girdiğimiz için ek zam ihtimalinin yüksek olduğunu tahmin etmek zor değildir.

Emekli ve asgari ücretlilerin enflasyona ezdirilmemesi için maaş ve ücretle ya her ay TÜFE oranında güncellenmeli ya da her üç ayda bir enflasyon oranlarına göre yeniden değerlendirilmelidir.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist